12 Eylül 2014 Cuma

Monotonum



Uzun aralıklar vermeye iyi alıştım sanırım. Belki de blog yazmak hayatımdan öncelikle arasında değil artık bilmiyorum ama bir süredir bloğa yazı yazmayı bırakın bloğu açmak bile içimden gelmiyor.

Belki bir dönemdir geçer dedim ama uzun zamandır böyle. Bir durgunluk aldı başını gidiyor. Sonuçta kişisel bir blog ve canım istediği zaman yazmak da en doğal hakkım. Büyük kitlelere hitap eden bir halim de olmadığına göre kime, neye karşı kendimi sorumlu hissediyorsam artık :)

Aslında farklı şeyler yazmak, buralarda yokken neler yaptığımı uzun uzun anlatmak isterdim lakin o kadar soluğumu tutabilir miyim ya da paylaşmak istiyor muyum öncelikle buna karar vermem gerekiyor.

Eh kendi çevresinde tanınan bir bloğunuz varsa da herşeyi rahat rahat paylaşamıyorsunuz. İşin bir de bu yanı var. Şimdi beni tanıyanları aldı bir merak tabi. Ne var acaba? Ne anlatacak da anlatmıyor acaba? Benimle ilgili olma ihtimali var mı? Yoksa bizimle mi ilgili? Vs vs  Kafanızda varsın deli sorular olsun :)

Bayramdan sonra, Ağustos ayında gittiğimiz Kaş tatilimizi uzun uzun anlatmak istiyordum mesela. Bol bol fotoğraf çekecek ve Kaş’a gidecek olanlara da rehber olacak bir yazı olacaktı. Ne oldu? Kaş tatilinde çıktığımız tekne turunda güneş mi çarptı, sıcak mı çarptı, yemeklerden mi oldu tahmin edemediğimiz bir halsizlik ve 1 gün erken bitirilen bir Kaş tatili ile döndük evimize. Kaputaş Plajına bile uzaktan arabayla geçerken el salladım sadece. Akdeniz plajlarına yazın en sıcak dönemi olan Ağustos ayında gidersen bir Marmara-Egeli olarak bünyeye dokunmasına hazırlıklı olacaksın aslında. Ama işin iyi tarafından bakacak olursak Kaş – Burdur arası bütün Opet benzin istasyonlarını biliyorum. Hepsinde teker teker durmak zorunda kaldığımız için.

Sonra neler oldu, bir bakalım. (şaka maka baya baya yazıyorum lan ben :) ) Ramazan ayında alınan kilolara, bayramdan sonrasında yenilenler ve tatildekiler de eklenince 4 kilo kadar almış oldum. Şimdi kendimce onları geri vermeye çalışıyorum. Diyetisyen randevumu da 3 Eylülden 15 Ekim’e kaydırdım ki gidene kadar biraz kendimi toparlayayım. Evet eve temizlikçi gelmeden önce evi o kadar pis bulmasın diye önden temizlik yapan tipik Türk kadını imajı çizdiğimin farkındayım. Diyetisyen e kilo vermek için gidilir ancak ben diyetisyene gitmeden önce kilo vermeye çalışıyorum. Gülcan Karpuz’u tanısanız siz de bana hak verirdiniz :) Aslında diyetisyenimi değiştirmeyi düşünmüyor da değilim. Tamam tamam öncelikle kendimi değiştirmem lazım. Boğazımı tutmam lazım. Yoksa dünyanın en iyi diyetisyeni bile faydasız bana :)

Ben dönmeye çalışıyorum :) Bu monotonluktan kurtulmak gerek...