Evveeeeet eşimin izni bu yıl bir hafta olduğundan 3 yıldır iki hafta deniz-kum-güneş üçlüsüyle vakit geçirmeye alışan bize kısacık geldi bu sene tatil. Annemle anneannemin Altınoluk'da sezonluk yazlık bir daire kiralamasıyla bu sene memleket toprağında değerlendirmeye karar verdik izin zamanını.
Yıllardır Altınoluk'a gideriz aslında ama son senelerde başladı bu yazlık kiralama fikri. Genelde günü birlik ya da kısa konaklama olarak oluyordu. (Baba tarafından dedenin yazlığı vardı.) Soğuk falan denir denizine ama bu sene pek soğuk gelmedi bana nedense... Artık nasıl özlemişsem "su soğuuuk" demeye fırsat kalmadan atıverdim kendimi suya :) İlk günler acaip bi rüzgar vardı ve sadece denize girmiş olmak için yüzdük. Kulaç atmak pek mümkün olmadı biz de suyun üstünde dalgalarla savaştık. Son iki gün o bilindik Altınoluk denizinin tadını çıkardık. Sabah 10.00'da kağıt gibi bir deniz... Düşündükçe içim gitti valla...
Altınoluk'un denizini seviyorum çünkü denize girerken o çakıl taşlarının suyun üstünden görüntüsü gerçekten çok güzel. Tamam ayağımı acıtıyor girerken ama bunun için de deniz ayakkabısı ya da palet yapmışlar kardeşim :) Maskemi de takınca suyun altındaki güzellikleri görürüm sandım ama bu sene kocaman kocaman balıkları pek göremedik, tek tük vardı, onun dışında küçük balıklar...
Altınoluk'a kadar gitmişken Cunda'ya selam çakmadan gelmek olmaz tabi. Cunda'yı acaip sevenlerdenim ben de ama son yıllarda sosyetik ve ünlüler tarafından keşfedilmesiyle biraz daha kalabalıklaştı ve tadı kaçmış cola kıvamına geldi sanki. Ancak yürürken keyif alacağınız ve nispeten kalabalıktan kaçabileceğiniz bir önerim var size. Balık lokantaları ve sizi yanlarına çekmek için her sene aynı sloganla yola çıkan dondurmacıların ("Evet efendim geçen sene yediğiniz o nefis dondurmayı buradan almıştınız,evet buyrun.) olduğu sokak yerine paralelindeki arka sokaktan yürüyün. Bu dar ama uzun sokak hem daha sakin hem de farkında varmadığınız bir sürü kalite kokan mekanla dolu. Bu sokakta aynı zamanda çevrede mandırası olan kişilerin ürünlerinin satıldığı dükkanlar da mevcut.
Cunda ve Ayvalık ile ilgili ufak bir hatırlatma; Ben en son iki sene önce gitmiştim Ayvalık tarafına ve yol yapım çalışmaları vardı. Şimdi duble yol yapımı bitmiş Edremit-İzmir kavşağından sonra duble yolla varıyorsunuz Ayvalık'a, çok rahat...
Cunda'ya gidilir de papalina yenmeden dönmez tabi ki. En sevdiğim balıktır benim papalina :) Eskiden sardalya idi ama papalinayı yedikten sonra ilk sıraya yerleşti kendileri. Farkındasınız dimi küçük balık seviyorum ben. Yani çipura da fena değil tabi ki :)
Cunda'ya gittiğimizde papalina yediğimiz mekan Saki Kaptan'ın Yeri - Papalina Restaurant. Biz çok memnun kaldık. Özellikle yoğurtlu semizotunu ve bakla favasını beğendik. İki kişi 70 tl hesap ödedik ama içki yoktu, 3 tane soğuk meze, sigara böreği, salata, papalina ve cola için fena değildi hesap bizce ki biz 100 tl gelir artık tam turistik zamanı diyorduk. Mekanı merak edip bakmak isteyenler tık tık
Türkiye'nin ilk Boğaz Köprüsü Cunda'da biliyor muydunuz?
İşte köprüden geçerken çektiğim resim :)
Havanın rüzgarlı olduğu bir gün de Kadırga Koyu'na gittik Assos'a doğru ama orada da çok rüzgar vardı. Biz aynen geri döndük. Sakin havada tekrar gidilirse çok tatmin edici olacağı düşüncesindeyim. Kocaman bir plajı var. Bize Datça'daki PalamutBükü'nü anımsattı :) Buradan resim yok ama :(
Uzun da olsa kısa da olsa ne yazık ki her tatilin bir sonu var. Ever ben şu an çalışmıyorum dolayısıyla tatil dönüşü bile evdeyim ancak sevgili koca ne yazık ki şu an iş yerinde...
Herkes için Güzel Bir Hafta Olması Dileğiyle..