31 Temmuz 2012 Salı

Azmin Zaferi :)

Cuma günü C&A ile değişim maceramın ilk roundunu sizlerle paylaşmıştım. 


Bugün ikinci round için Kent Meydanı C&A mağazasındaydım. Atlayıp soru sormak yerine normal insan gibi kasa sırasına girdim ve sıranın bana gelmesiyle de kasiyer bayana değişim isteğimi ve şartları belittim. Hemen yan kasadaki bayana sordu ve soru sorduğu bayan ne yapsa beğenirsiniz??? Arkasındaki beyaz dolabın üstünde yazmakta olan yazıyı eliyle gösterdi ve "Fiş olmadan değişim ya da iade yapamıyorum hanfendiii" dedi. Kendi kaşındı :) "O yazıyı ben de okuyabiliyorum ama dün mağazanıza gelip durumu belirttiğimde alışveriş yaptığım günü ve kasayı söylersem alışverişimi bulabileceğinizi söylemiştiniz." diyerekten lafı yapıştırdım. Sonrasında gün bilgisi, kasa bilgisi, kredi kartı son 4 hanesi, ürün kodu vs gibi bilgiler alındı ve 45 dakika sonra gelmem buyuruldu. 

Yaklaşık 1 saat sonra gittim ve ZAFER!!! Alışverişim bulundu ve değiştirmek istediğim ürünleri seçebileceğim söylendi :) Ben de değişimimi gerçekleştirdim!!! Yuppi!


Ama bunun bu kadar zor olmasını gerektirecek bir durum yoktu yani. Ben bunu C&A Müşteri Hizmetlerine yazar mıyım? Bence yazarım :)


30 Temmuz 2012 Pazartesi

Buz Devri 4 - Kıtalar Ayrılıyor


Bu zamana kadar bahsetmediğim bir özelliğim daha :) Animasyon filmleri severim ama hepsine de gözüm kapalı gitmem :) Bu zamana kadar izlediğim animasyon filmlerinden Buz Devri'ni tek geçerim. Daha ilk filmi izlediğimde bile acaip beğenmiş ve çevredeki herkese zorla bu filmi izletmiştim. Sonrasında gelen serileri de hiç kaçırmadım ve defalarca izledim. Şimdi 4. seri filmi ile şu anda vizyondalar. Genel görüş Buz Devri seri filmleri için de geçerli aslında. Asla ilk film kadar başarılı olamıyor devamında çevrilenler... Buz Devri de öyle olmuş ama ben yine de ben hepsini keyifle izlemiş ve bol bol gülmüştüm. 


Kıtalar Ayrılıyor'da da ben yine bol bol güldüm. 3D olması güzel olmuş zaten artık gerekli idi bu animasyon için :) Son filmde Şeftali'nin büyüyüp genç kız olması ve Manny'nin tipik bir baba olarak kızını her türlü(!) tehlikeden korumaya çalıştığını görüyoruz. Ayrıca Sid'in de aslında bir ailesi olduğunu ve ailenin en saf(!) üyesinin de aslında Sid olduğunu anlıyoruz. :) Bu sefer Sid'in ninesi de bizimle birlikte ve maceraya dahil edilmiş. 


Film tabi ki Scrat'ın meşe palamudunun peşinden koşması ile başlıyor ve ara ara yine onun maceraları serpiştirilmiş ki bu artık bi Buz Devri geleneği :)


Kahramanlarımız bu sefer de buzdağından gemisi olan Kaptan Kart ile mücadele ediyor ve nihayet Diego'nun da gönül işlerine yer verilmiş son filmde :) Bizim Diego Shira adlı dişi ile fingirdeşmekte :)


Sözün özü, ben yine keyifle izledim Kıtalar Ayrılıyor'u ve size de tavsiye ederim. Eğer daha önce bu seriyi hiç izlemediyseniz ilk filmden başlayarak son filmde sinema keyfi yapabilirsiniz.


Sizi seviyorum çocuklar siz beni mutlu ediyorsunuz :)



27 Temmuz 2012 Cuma

The Proposal


Aslında izleyeli belki de bir aydan fazla oldu ama ben süreli yazmayı unuttuğum için bu zamana kısmet oldu. Film ilk bakışta tipik Hollywood romantik komedi filmleri kategorisinde... Zaten bu beklenti ile izlemeye başladığım için sürpriz yaşamadım. 



Filmin konusu biraz değişik geldi bana ve klasik filmlerden biraz daha farklı bir keyif aldım. Bittiğinde yüzümde bir gülümseme vardı :)



Eğer film izlemek istiyor ve sadece keyifli zaman geçirmeyi hedefliyorsanız bence izlenmeli...

Son bilgier sinemalar.comsinemalar.com'dan alıntıdır...

Kitaplaşma Etkinlikleri Vol.1

İki farklı sevimli blogger arkadaşın kitaplaşma etkinliği başladı, yeni yeni, taze taze :)

Eğer katılmak ve siz de güzel güzel kitaplara kavuşmak ve kavuşturmak isterseniz diye paylaşımda bulunuyorum. :)








Herkese Mutlu HaftaSonlarıııııı!!!!



C and A Değişim Eziyeti


C&A mağazalarına çok sık uğrarım ben. Bursa'da hem Kent Meydanı AVM'de hem de Korupark AVM'de şubesi olduğundan hangisine gidersem gideyim eğer kocişko engeline takılmadıysam illa bi uğrarım göz gezdiririm. 

Mayıs ayının sonlarına doğru Kent Meydanı şubesinden iki farklı renk,beden boyu uzun atletlerden almıştım ancak biraz açık olduğundan ya da beden boyu XL a göre fazla uzun olduğundan mıdır bilmem bi türlü içime sinmedi ve değiştirmek istedim. Ancak evi talan etmeme rağmen fişini bi türlü bulamadım.

Buraya bi parantez açalım:

Size benden tavsiye; böyle durumla eğer bi LCW ürünü ile karşı karşıya kalırsanız hüç düşünmeden kapın götürün değişime :) Aynı olay LCW'den aldığım bir bluz için gelmişti ve sorguladıkları iki nokta var sadece. İlki "Etiketi üstünde mi?" ikincisi ise "Bu sezonun ürünü mü?" iki cevap da "Evet" olduğu için değişim işlemim hemen yapıldı ve "Mutlu Bir Müşteri" olarak mağazadan ayrıldım.

Parantezi kapattım :)

Ben sandım ki C&A'de de aynı prosedür ile karşılaşacağım ya da "Olmaz kardeşim hadi başka kapıya" cevabını alacaktım. Görevli kıza durumu anlattığımda karşılaştığım sorular ilginç idi. "Vaktiniz var mı? İşlem 45-60 dakika sürüyor." Gıcıklık değil mi, arkasından ne gelicek merak ettiğimden ve zaten yapacak başka işim de olmadığından "Evet" dedim. İş tahmin ettiğim gibi garipleşmeye başlamıştı. "Hangi kasadan aldığınızı hatırlıyor musunuz?" 
-Efendim nasıl? Eeee şey bilmem ki en baştaki kasaydı sanırım. "Hangi gün almıştınız?" 
-Hmmm hatırlamıyorum ki, 1 aydan fazla oluyor ama. "Değişim süremiz 3 aydır ancak genel merkezdeki sistemlerden kasa işlemleri incelendiği için hangi gün ve hangi kasadan işlem yaptığınızı bilmeniz gerekiyor." 
-?!*&?  dumur oldum. 

Sonrasında eve geldim ve kredi kartı ekstrelerini taradım ki 25 Mayıs tarihinde almışım. C&A'de genellikle en baştaki kasadan aldığım için kasayı da artık şansıma güvenerek atacağım bakalım başıma neler gelecek? :)

Bu kadar işi yokuşa sürüp müşteriyi bezdirmenin alemi var mı acaba? Yani sonuçta bu bir sezon ürünü besbelli ve etiketi dahi üstünde duruyor. Zaten inceleseler üzerinde herhangi bir leke,iz vs dahi bulamayacaklar çünkü dolaptan çıkmadı bile hiç...

C&A bu konuda BENCE sınıfta kaldı...

Yaşasın LCW :)))

26 Temmuz 2012 Perşembe

Problem VarDI, Çözüldü!!!

Yaklaşık bir kadar önce uzun zamandır çözmeye çalıştığım bi problemden bahsetmiştim. İzleyicilerimi bi türlü göremiyor hatta çekilişi bile bu yüzden yapamamaktan korkuyordum ki problemi süper abim çözdü :) Kendisi zaten bilgisayar dilinden çok iyi anlar ama bu zamana kadar salaklık ben de ki ona sormamışım. Yaptığı tek şey otomatik olan DNS ayarlarını google'ın DNS ayarlarını girmek oldu ve şak diye çözüldü problem. 
Belki siz de aynı problemden dolayı kıvranıyor olabilirsiniz diye bu bilgiyi kendime saklamıyorum ve de sizile paylaşıverdim gitti gari :)





24 Temmuz 2012 Salı

Bi Senin Mi Çekilişin Var?

Başkalarının hakkı yok mu? 

Var tabi canım buyrun buyrun;

İlknur Akpınar'ın çekilişinde bol bol kitap var!!! Tam 3 (ÜÇ) taneeee :)




Herşeyden Biraz'ın Prada gözlük hediyeli çekilişi çok dikkat çekici doğrusu :) Son katılım tarihi 7 Eylül 2012 saat 10:00...




Seyyah Gül de benim gibi ilk çekilişine start verenlerden :)



Bir Çekiliş de kendi çekilişim sayesinde farkettiğim Bursalı bir arkadaşımızdan... Tık Tık
Kozmetik bir Aşktır diyor kendisi :)



Herkese Bol Şans :)

Denizin Yıldızı İlk Çekilişini Yapıyooo


Uzun süredir planladığım, değişik düşüncelerle boğuştuğum çekiliş duyurumu sonunda yapabiliyorum sevgili blogdaşlarım :) 100 izleyiciye ulaşmamı kutlamak için (tamam tamam 1000 izleyici olanlar var belki aranızda ama ne yapalım bizimkisi şimdilik bu kadar -bak ama şimdilik diyorum :) - ) bir kaç farklı çekiliş ile karşınızdayımmm!!!


İlki aslında çekiliş değil çünkü sahibi belli :) 100. takipçim olaraktan sevgili Hayat Melodi'si ne ufak bir hediye göndereceğim. Kendisi bi kitap kurdu olduğu için Zülfü Livaneli'den Serenad'ı gönderiyorum. Ben çok önceden alıp okumuştum ve kitaplığımın rafında duracağına kendisine göndermeyi uygun gördüm. Yani aslında ikinci el diyebileceğimiz tek hediye gidiyor ona, 100. izleyici olamadım diye üzülmeyin yani sevgili okuyucu :) 

Aslında bakılırsa çekiliş hazırlamak hiç de öyle göründüğü gibi kolay durmuyor ki ben daha ilk aşamadayım yani hediyeler belirlendi, çekilişin nasıl yapılacağı karara bağlandı ve paketleme vs işi bitti. Daha bizzat çekilişi yapmak var tabi :) Ben random.org kullanmayı düşünmüyorum çünkü güvenmiyorum kendisine. İlk başvuranlar ve son anda katılanlara haksızlık oluyormuş gibi geliyor bana bu yüzden bizzat kağıtlara yazıp kavanozdan çekme yöntemi ile yapacağım çekilişi. 

Ayrıca zilyon tane şart koymayı da düşünmüyorum. twitter dan duyur, facebook sayfamı beğen (ha ha ha benim facebook sayfam yok bile daha :) ) çekilişi facebook'dan paylaş yok annene haber ver, dayına da söyle gibi yorucu işlemlerim olmayacak. Zorlamam sizleri yavrucuklarım,kıyamam size :) (zilyon tane şart koyanlara da saygım var, sonuçta herkesin kendi blog u ve kendi çekilişi nasıl olacağına karar vermekte özgür ayrıca dileyen katılır dileyen katılmaz tabi, yaşasın özgürlük :) )

Gelelim fasulyenin faydalarına;

Çekiliş 1


İlk çekilişim an itibariyle 104 olan izleyicilerim arasından olacak. Onlar için tek şartım buraya tık tık yapıp e-mail adreslerini bırakmaları başka bişeycik yok :) 

Çakallık yapmayın 104 kişinin an itibariyle listesi zaten elimde :) o listede olmayıp da bu çekilişe katılmak için yorum bırakanları dikkate almayacağım. Bu gruptakiler aşağıdakine odaklansınlar lütfen hadi anacım :)

Çekiliş 2



Yukarıdaki iki sevimli paketi kazanmak isterseniz, bu çekilişimize katılabilirsiniz. Eeee şey yani aslında blog u olan herkes demek istedim :) şartlara gelince yaz yaz bitmeyecek şimdi ha ha ha :) 

İzleyicim olunuz, please :)
Çekilişi kendi blogunuzda duyurunuz. (Bu da blog sahibi olmanızı gerektiriyor. Blog sahibi olmayan arkadaşları çekilişe dahil edemiyorum maalesef)
Bu kadaaar...

Tabi bunu vereceğiniz link ve size ulaşabileceğim e-mail adresiniz ile birlikte bu yazının altına yorum olarak bırakmanız yeterli. Bitti, gitti... 


Bu konudaki tek hassasiyetim sadece çekilişlere katılmak içni blog açmış arkadaşlar, üzgünüm burası sizlerin yeri değil... (dün ilk çekilişi duyururken bunu eklemek aklıma gelmedi o yüzden bu şekilde bi arkadaş katılmış onu çekilişe dahil ediyorum ancak bundan sonra bu şekildeki katılımları dikkate almayacağım, bu böyle bilineeee..)


İsterseniz Facebook ya da Twitter sayfanızda duyuru yapabilirsiniz. Facebook ya da twitter sayfamda duyurdum linkini nasıl göndereceğim diyenler için Supercellma bunu daha önce açıklamıştı burada

Herkesin tek hakkı olacak ayrıca post yapıp çekilişi duyurup, bunu facebook ya da twitter'da da paylaşırsanız siz bilirsiniz ama benden tek hak çalışır :) 


Bu arada ilk çekilişe katılabilecek olan 104 izleyicim, sizler bu çekilişe de katılabilirsiniz tabi ki :)



Amaaaaaaa, ikinci çekilişimde iki şanslı kişiye hediye veriyorum haberiniz olsun sevgili okuyucular! :) Heyecanı kaybolmasın diye ne olduklarını söylemiyorum :) Bana ne, bana ne! :)

Son Gün 20 Ağustos, her iki çekiliş için de...









Denizin Yıldızı 104 İzleyiciye Vefalıdır :)

Eeee bu zamana kadar ben hiç ortada yokken, bir toz tanesi iken beni bi şekilde bulup beğenip takibe aldığınız için sizin yeriniz biraz daha farklı tabi.  

Evet evet siz 104 izleyicimden bahsediyorum bu çekiliş sadece size özel :)



Bu yazının altına mail adresiniz ile yorum bırakmanız yeterli :) Şans size gülerse yukarıdaki paketlenişi dandik gibi gözükse de (ben pek paketleme işini beceremem de.) içindeki esrarengiz hediyeler sizin olacak!!!


Son Gün 20 Ağustos!!!

Herkese Bol Şans!!!

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Orda Bi Çekiliş Var Uzaktaaaa

Evet biliyorum merak ediyorsunuz ama az kaldıııı. Hazırlıklarım bitti gibi ve artık yarın size ilk çekilişimi duyurmayı planlıyorum.



Haydi bakalım meraklı melahatlar :)

İşte Karşınızda SüperDeniz :)

Evet evet bilmeyenler için buradan da bir duyuru yapayım, sevgili supercellma beni super kahraman ilan etti ve o tatildeyken de bloguna göz kulak olmak, mümkün olduğunca da rüzgarından faydalanarak ortalığın tozunu attıracak bir super kahraman olaraktan beni seçti :) öhöm öhöm bu göreve layık olmaya çalışacağım sevgili super kahramanım :)


Bu arada çok yoğun bir haftasonu olduğunun farkındadır sıkı takipçilerim... Normalde her gün yazmaya özen gösterirken cumadan beri bilgisayar başına oturacak zamanı bile bulamaz oldum. Cumartesi günü iftar ziyafetimiz vardı ancak salak ben ev sahibesi olmanın verdiği heyecanla "çorbanız bitti mi?" "bi bardak daha ayran koyayım mı?" "bezelyeden kimse yemedi ama ya" derken resim çekmeyi unuttum :) Sofranın bir tanecik bile resmi yok maalesef. Ama menüyü isterseniz paylaşabilirim. Belki benim gibi iftara misafiri olan arkadaşlara yardımcı olur.

Ezogelin Çorba
Peynirli Sigara Böreği
Zeytinyağlı Bezelye
Salata
Fırında Et
Patates Püresi
Tavada Biraz Sotelenmiş Sebzeler
Naneli Ayran

Böyle alt alta yazınca "ne kadar çok çeşit varmış" demekten kendimi alamadım. Oysa masa o kadar da dolu gözükmüyordu yani :)

Eğlenceli bir cumartesi akşamından sonra pazar günü takdir edersiniz ki uyanmam 12 yi buldu... Sabah sakinliğini kaçırdık ama bari öğle sıcağında klimalarından faydalanalım diye attık kendimizi Anatolium'a. Ben çekilişim için hazırlıklara başladım eşimin tüm engellemelerine rağmen :) Şimdi buraya yazdım diye kesin kızacak bana ama birileriyle paylaşmam lazım bunu çünkü bugün başımıza gelen şey biraz traji-komik oldu. Eşimin engellemesi derken aslında isteği dışında oldu... Avm'nin altındaki araba yıkamacıya arabayı parketmeye çalışıyordu. Ben de o anda çok araba var mıdır diye ters yöne bakıyordum, eşim de yanaşmaya çalışıyordu derken sağ ön tekerlek benim sol ayak iki parmağımın üstünde!!! Hiç beklemediğiniz bir anda birden tarifsiz bir acı duyup ayağımı çekmeye çalıştım ama ne mümkün! tekerlek "Aaaa olmaz canım hayatta bırakmam" edasında iki parmağımı almış vermiyor. Eşime doğru hafiften bi çığlık attım. Aklı gitti canım benim yaaaa. Arabayı tekrar geri aldı ve kurtardık parmakları. Daha önce böyle bişey başıma gelmediği için kesin kırıldı parmaklar gibi hadi şimdi işin yoksa hastaneye git diye senaryolar yazmaya başlamıştım ki baktık parmaklarda bi morarma, kanama, kan oturması fln yok. "Ne oluyor ya bişey mi oldu ki" der gibi bana bakıyorlar... Ama itiraf etmeliyim ki bi süre zonklaması geçmedi. Şimdi ise hafiften bir ağrısı var ama dış görünüşte bi korkunçluk yok. En kötü ihtimal tırnağı atar ve atlatırız diye düşünüyorum.

Yaaaaa sevgili okuyucularım size hediye seçeceğim derken parmakları bırakıyorduk bugün Anatolium'da, kıymetinizi bilin ona göreee!! :)


Çekiliş kısmına gelinceeeeeee, kafamda parçaları birleştirdim yavaştan. 100 izleyicim için ayrı bir çekiliş yapmaya karar verdim. Önümüzdeki hafta içi ayrı bir yazı ile duyuracağım. Ve diğer çekiliş de herkesin katılımına açık bir çekiliş olacak. Son hediyem deeee sürpriz onu yarın yazıcam :)

Bu gece sahura kadar ayaktayım yine ama keyfim yerinde çünkü yine şu bilgisayar denen şeyin karşısına geçip yazmak keyif veriyor bana :)


Mutlu Haftalar Hepinizeeee!!!!

Resimler Alıntıdır...

20 Temmuz 2012 Cuma

Çekilişin Ayak Sesleri...

Hehehehe başlığı okuyunca ben de çekiliş yapacağım sandınız ama yanıldınız :) Şaka bir yana benim çekiliş hedefime sanıyorum birazcık daha var. Ben 100 izleyiciye ulaştığımda yapmayı planlıyorum çekilişimi ama daha aylar var diye düşünmeyin çünkü şu anki sayımız 97 :)



Bu post tamamen sevgili Nesrin'in çekilişi için. Ben katılıyorum çünkü kitap okumayı sevmeye çalışıyorum ve o Boyner kutusunun içinde ne var merak ediyorum :)

Siz de katılmak için tık tık

19 Temmuz 2012 Perşembe

Ramazan Geldiiiii


Çok şükür ki bu sene de Ramazan ayını görmek, yaşamak kısmet oluyor hayırlısıyla...


Ramazan ayında sofralar daha bir özenli, yemekler daha bir lezzetli oluyor değil mi? 
Şimdiden çorba olarak ne yapsam ana yemek ne yapsam? 
Bu mevsimde en çok ne gider iftar sofrasına diye düşünmekteyim. Sahurda ise menü çoğu zaman belli aslında. Zaman çok uzun olduğundan ayrıca da sıcakta pek ağır yemekler yenmediğinden sahur sofralarının vazgeçilmezi bizim için tost ya da sandviç oluyor. Gecenin köründe kalkıp onları hazırlamak zor geldiğinden genelde akşamdan hazır ediyoruz biz. Evet evet kaşarları ekmeğin arasına koyuyor salçalarını sürüyor ve yeniden paketliyoruz. Hatta tabak ve çay bardaklarını dahi sofrada hazır ediyoruz ki kalkınca sadece tost makinesinin fişini takmak ve çayın altını yapmak kalıyor geriye :) Şimdi okuyunca tembel işi gibi geliyor ama o uykudan kalkıp yarı şaşkın halde o hazırlıkların önceden yapıldığını görmek sanki başkası yapmış da siz hazıra kalkmışçasına keyiflendiriyor sizi.


Ramazan ayının ilk davetini hemen ilk haftasonu yapmayı planlıyoruz. İftara davet etmeyi planladığımız iki aileyi kısmetse cumartesi akşamı ağırlayacağız bakalım. Sofradakiler ve ayrıntıları artık pazartesi günü paylaşırım diye düşünüyorum da sanmayın pazartesiye kadar buraları boş bırakacağım :)

Bugün dağlar kadar olan ütü faslına başladığım için hal-derman kalmadı bende... Temizlik de beni bekler ama ütü daha kötü bir olay olduğundan önce kendisinden başladım. Yaklaşık 20 parça ütüledikten sonra -ki bunların içinde büyük plaj havluları da vardı- şimdi bi mola zamanı ve sizlere içimi dökme telaşı :)

Biz de günler bu sıralar böyle... 

Avea'nın kampanyaları mevcut... KFC - PizzaHut - Morhipo - D&R gibi markalarla. İncelemek isterseniz tık tık

Ayrıca Bu ay Blogum dergisi pek renkli olacak gibi bir his var içimde :) Acaba neden ki? Belki cevabı buradadır

Ve en son da iftar ne zaman derseniz buradan bakabilirsiniz...

Herkese Hayırlı Ramazanlar...

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Oje Meraklısına...

Supercellma sayesinde gördüm kendisini, görür görmez de çekilişini farkettim ve sizlere de haber veriyorum. Ojelere ve sürülüş stillerine bundan daha hakim birini henüz görmedim :) Çekilişe katılıyorum bakalım uzun zaman sonra belki bu sefer...



Çekiliş için buyrun

17 Temmuz 2012 Salı

İyi Ki Doğdunuzzz

Bu hafta bizim ailede doğum günü haftası :) Dün eşimin doğum gününü kutladık bugün de anneminkini uzaktan da olsa kutlama niyetindeyiz... Eşim için bu sene biraz daha farklı oldu çünkü kendisi 30 yılını doldurdu bu gezegende ve dolayısıyla biraz buruktu :) Ben 30 u bitirirken nasıl bir ruh halinde olacağım bilemiyorum artık neyse bunu düşünmek için daha iki yılım var... 
Bugün ise hayatımdaki diğer yengecin, benim bu dünyaya gelmemi bizzat sağlayan annemin doğum günü... 24-26-30 yaşlarını kutlamak iyi geliyordur belki ama yavrum annemin 58. yaş günü bugün. İyi ki anneannem doğurmuş ki bana gün doğmuş dimi ama :) Daha ortaokul,lise yıllarında benim için en büyük keyif annemle çarşıya çıkmaktı, birlikte dükkanları gezer -ki o yıllarda Balıkesir'de avm kavramı yoktu.- ve ona birşey bakıyorsak kesin bana bi bluz alır ya da bana bakıyorsak kesin ona bir etek alıp çıkardık mağazadan :) Sonrasında üniversiteyi kazanıp İzmit'e gidince sadece yazları arada sırada yapabildiğimiz bir kaçamak halini aldı o ufak şehir turu... 

 (Annemin Haziran ayında Kalamata-Yunanistan'da çekilen resmi :) Normal anne kategorisinde değildir kendisi belirtmek isterim :) )


Doğum Günün Kutlu Olsun Annecim benimmmm, 
İyi ki varsın... 

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Yeni Pisiciklerim

Şimdi başlığa bakınca eve kedi aldık sanabilirsiniz. Aslında bir noktada haklısınız da. Evimize yeni kediciklerimiz geldi ama kendileri maalesef ki cansız... Annemin bu sene bana aldığı doğum günü hediyesi oluyorlar kendileri... Üç tane oldukları için isimleri konusunda çeşitli öneriler vardı ancak ben isimlerini - artık biraz demode oldular ama- Fikret, Leyla ve Necla koydum :) Giriş kapısından girer girmez karşılıyorlar sizi :) Kim geliyor acaba diye merak ettikleri için de kafaları hafif eğri...

Bizim evde benim tarafımdan inatla sürdürülen bir gelenek bu. Peluş ördeğimin de ismi vardır, karşıdaki Bellona'nın arka bahçesinde duran köpeklerin de :) 


Eve Hoşgeldiniz Kızlar...


Bu hafta güzel bir hafta olsun... Sanki buna bir çok kişinin ihtiyacı varmış gibi hissediyorum...

13 Temmuz 2012 Cuma

Pudinglere Sardım Ben

Geçen sefer de kadehte yapmıştım aslında bu tarifi ama onda araya döktüğüm granül çikolata donunca komik bi hal almış ve alt katmandaki muzlu pudinge ulaşmak çetin bir savaş gerektirir olmuştu. Daha o zamandan belliydi benim o tatlıyı rahat bırakmayıp onunla uğraşacağım... Buzdolabındaki sütün son kullanma tarihi beni cezbetti ve kendimi ocak başında buldum.


Alt katmanı için Dr. Oetker Supange kullandım. Tarifindeki yaptım. Üst katmanı de geçen sefer kullandığım Carte D'or'un Muzlu Puding'i. Bu sefer supangleyi dökmeden önce marketten aldığım mozaik dilim keki (tekli paketlerde satılan), brownie intense i blenderdan geçirdim ve en alta gelişigüzel döktüm. Aynı işlemi supangle-muzlu puding katmanının arasına ve en üste de yineledim. Ve karşınıza aşağıdaki resim çıktı. Az sonra soğuması için buzdolabına gidecekler :)

Afiyet Olsun
Herkese Keyifli Bir Haftasonu...

12 Temmuz 2012 Perşembe

Bankacı Bir Kocanın Eşi Olmak...

Hem iyi yanları hem de kötü yanları var sanıyorum. Evet dünyanın en zor mesleği değil tabi ki, şimdi "benim eşim daha zor şartlarda çalışıyor" diyebilirsiniz ama her işin kendine göre zorluğu var... Gelelim bizimkinin işinin zorluklarına. Belki kendine sorsak ekleyecekleri olur ama bu benim gözümden yazılan bir yazı olacak...

Kötü Yanları;
  • Sabah işe gidiş saati bellidir ancak akşam eve saat kaçta geleceğini asla bilemezsiniz. Bu yüzden hafta içi işten çıkıp bi program yapmanız mümkün olmaz. Mesela bi sinemaya gidemezsiniz. Ha gidersiniz aslında ama adamı işten belli bir saatte çıkmaya zorlar, elli kere telefon açar, takım elbisesi ile avm de yemek yemek zorunda bırakır ve filmi de siz rahat rahat izlerken onu takım elbise ile izlemek zorunda bırakırsınız. Geç seans a da gidemezsiniz çünkü malum adam yarın sabah erkenden yine işe gidecek...
  • Haftasonu planlarınız her an suya düşebilir. Örneğin perşembe ya da cuma gününden haftasonu için güzel güzel planlar yapmaya başlarsınız. Cumartesi sabah kalkalım ya da uyuyup miskinlik yapalım sonra şuraya gidelim sonra buraya... Ama cuma gecesi eve gelen eşinizden ufak bi sürpriz size "Ben yarın çalışıyorum hayatım!" ve cuppppp bütün planlar suya düştü. Çünkü cumartesi 15.00-16.00 ya kadar yapılan bütün planlar sabote edildi.
  • Çalıştığı ortam genelde stresli. Artık kim stres altında çalışmıyor ki değil mi? Ama insan sevdiği işi yapsa belki bu kadar problem etmez de bizimkisi henüz gönlünde yatan mesleği icra edememekte bu yüzden ortamından pek memnun değil. Özellikle kriz olduğu zamanlar gerginlik bi kaç katına çıkıyor tabi. Bu konuda genel bir temennim var ki Allah herkese istediği işi nasip etsin. AMİN!
  • Etrafında takım elbiseli, bakımlı hatunlar dolanıp durur. Tamam tamam kıskanç değilim ama insan ister istemez hafiften kıskanıyor yani. Sonuçta banka ortamı her daim bakımlı ve şık bayanların bulunabildiği bir ortam. Bizzat kulağımıza çalınan haberlerden bankacılık sektöründe çalışanların neler neler yaşadığını biliyoruz. Gözü dışarda bir erkeği kolay kolay böyle bir ortama salmayın derim :)
  • Her gün yeni ütülenmiş bir gömlek ve takım elbise ile işe gitmek zorundadır. Bu da demek oluyor ki hafta içi 5 gün 5 gömlek ve o 5 gömlek her hafta yıkanır. Bu za 2-3 ayda bir yeni bir gömlek ve yeni yeni takım elbiseler demek. Neyse ki sevgili eşim bu konuda titiz ve düzenli aynı zamanda da özenli. Kolay kolay eskitmiyor cicilerini :) Ama her sabah yeni bir gömlek ütüleniyor tabi. Yeni evlendiğimizde baya bi hırs yapmıştım ben de senin kadar iyi gömlek ütüleyebilirim diye ama vazgeçtim. Adam konfeksiyon işinden geliyor anacım erişebilmek ne mümkün. Zaten ütüyü de sevmem. Yavaştan sıvıştım bu işten. Ama gerekli olursa da görevden kaçınmam tabi. 
Şimdi biraz da iyi yanlarından bahsedelim;
  • Bankacılık terimlerinden biraz olsun anlamak. Zamanla ve de konuşa paylaşa artık hafiften bankacı oluyorsunuz siz de. Bi işlem yapmaya kalktığınızda ya da telefonla size kredi kartı, hayat sigortası vs. vermeye kalkanlara "Benim eşim bankacı bana bunları yutturamazsın uleyyyyn" diyerekten başınızdan savıyorsunuz.
  • EFT, Havale gibi işlemlere ASLA para vermemek. Aaa tabi bir de para mı vericez zaten o banka için çalışıyoruz yavru.
  • Mevcut parayı nasıl değerlendireceğini bilmek. Hahahaha gören de onbinler elimizde cirit atıyor sanır ama az da olsa çok da olsa eldeki parayı o anda nasıl değerlendirmemiz gerektiğini daima biliriz :) Bu konuda tabi ki "Her banka çalışanına güvenin onlar bilir" diyemeyeceğim ama iki yıl önce Aralık ayındayken önlerindeki Mayıs ayında doların hangi aralıkta olacağını tahmin eden ve tahminlerini de tutturan bir eşe sahibim :) Paranızı nasıl değerlendireceğinizden emin olamıyorsanız yardımcı olabiliriz. Küçük bir ücret karşılığı neden olmasın puhahahaha. Bu şakaydı tabi :)
  • Monopoly oynarsınız hep o kazanır. Nasıl oluyor bu biraz da şans oyunu değil mi ben anlamadım bi türlü. Milletle anlaşma yapıyor bişeyler oluyor ve bi bakıyoruz koca emlak zengini olmuş :) Ben burdan şunu anlıyorum ki elimizde gerçekten sağlam miktarda para olsa biz paraya başka şeyler demeye başlarız artık :)

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Pastel - 20

Şimdi ne alaka dimi? Ne olmuş olabilir ki ben bi ojenin adını postumun en baş köşesine koyayım :) Dün Supercellma ile buluştuk... Yorumlaşır hatta mailleşirken pazartesi günü ikimizin aklına da aynı fikir gelmiş. "Bi görüşsek ya biz, güzel olmaz mı?" diye Ben düşünürken o maille belirtti isteğini ve neticesinde dün akşam tanıştığımız yer olan Leman Kültür'de buluştuk. Aaaa ne romantik olmuş bak şimdi düşününce farkediyorum :) 

Buluştuğumuz andan ayrıldığımız ana kadar hiç susmadan konuşan bu iki bayan baya bi kaynattı. Ben dün akşam anladım ki bir süper kahraman kolay kolay yetişmiyor sevgili dostlar. Tabi tatilde bu görevi bana devretmeyi planladığından ondan süper kahraman olmanın incelikleri hakkında tüyolar da aldım. 
O kadar çok konuştuk ki resim çektirmek aklımıza bile gelmedi bu yüzden sadece özel istekle elde ettiğimiz bardak altlıklarını koyuyorum. 


Postun adının neden "Pastel - 20" olduğuna gelince... Daha ojelerimi sürerken bu ojenin markasını ve kodunu soracağını hissetmiştim. Öyle de oldu, kalkmaya yakın sordu ve beni yanıltmadı :) Zaten Supercellma sizi yanılmayacak ve de şaşırmayacak biri. Demem o ki yazılarındaki neyse o, aynen... Ne eksik ne de fazla...

Çoook keyifli vakit geçirdim ve çok güzel bir akşam oldu benim için. Tekrar görüşmek dileğiyleeeee :)))


10 Temmuz 2012 Salı

Ara Ara Deniz'i Bulursun...

Ne zamandır ben de merak ediyordum beni google'da kimlerin hangi kelimelerle aradığını. Neyseki Sevgili Nesrin dün böyle bir yazı paylaştı da ben de öğrenmiş oldum ve koştum baktım geçen ay nasıl aramışlar beni diye. Sonuçlar komik :)

Nesrin'in yazısı burada...


Siz de benim gibi nasıl bakıldığını bilmiyor ama öğrenmek istiyorsanız. İstatistikler kısmındaki Trafik Kaynakları bölümünde daha fazlası'na tıkladığınızda en altta bulabilirsiniz.

Benim sonuçlara gelince... Son bir ayda Google'da hangi kelimelerle aranmışım;

perwoll
Reklamla ilgili yazdıklarımdan dolayı herhalde bu. Perwoll'ün saçma reklamını hatırlamayan var mı? :)

ivana sert ayakkabı
Ya tamam ayakkabıyı seviyorum ama demek ki İvana'nın öve öve bitiremediği ayakkabıların takıntılısı çokmuş.

yalaka astrolog
Burçlarla ilgili eğlenceli yorumları vardı. Tık tık

algida tatlılı dondurmalar tek
Birilerinin canı fena halde dondurmalı tatlı çekmiş anlaşılan

dondurmalı waffle
Olley ben de kendimi tatlı delisi sanıyordum. Meğer benden ne kadar çok varmış :)

ivana sert abiye
hiç bi fikrim yok. İvana ile bi tanışıklığım da. Ben bu kadından bu kadar bahsettim mi bu blogda ya???

nata vega avm hadise
Hadise'nin giydiği bi kıyafeti eklemişim herhalde farkında olmadan... Nata Vega ne yauv?

pijama çocuk 2 yıl
Buna çok güldüm yaaa :) Anne olsam da çocuğumdan bahsetsem ya da çocuk kıyafetleri ile ilgili bi post olsa anlayacağım da bu ne alaka? Arayana ulaşıp bi zahmet sorsam keşke :)




9 Temmuz 2012 Pazartesi

2012 - Altınoluk - Cunda

Evveeeeet eşimin izni bu yıl bir hafta olduğundan 3 yıldır iki hafta deniz-kum-güneş üçlüsüyle vakit geçirmeye alışan bize kısacık geldi bu sene tatil. Annemle anneannemin Altınoluk'da sezonluk yazlık bir daire kiralamasıyla bu sene memleket toprağında değerlendirmeye karar verdik izin zamanını. 

Yıllardır Altınoluk'a gideriz aslında ama son senelerde başladı bu yazlık kiralama fikri. Genelde günü birlik ya da kısa konaklama olarak oluyordu. (Baba tarafından dedenin yazlığı vardı.) Soğuk falan denir denizine ama bu sene pek soğuk gelmedi bana nedense... Artık nasıl özlemişsem "su soğuuuk" demeye fırsat kalmadan atıverdim kendimi suya :) İlk günler acaip bi rüzgar vardı ve sadece denize girmiş olmak için yüzdük. Kulaç atmak pek mümkün olmadı biz de suyun üstünde dalgalarla savaştık. Son iki gün o bilindik Altınoluk denizinin tadını çıkardık. Sabah 10.00'da kağıt gibi bir deniz... Düşündükçe içim gitti valla...


Altınoluk'un denizini seviyorum çünkü denize girerken o çakıl taşlarının suyun üstünden görüntüsü gerçekten çok güzel. Tamam ayağımı acıtıyor girerken ama bunun için de deniz ayakkabısı ya da palet yapmışlar kardeşim :) Maskemi de takınca suyun altındaki güzellikleri görürüm sandım ama bu sene kocaman kocaman balıkları pek göremedik, tek tük vardı, onun dışında küçük balıklar...



Altınoluk'a kadar gitmişken Cunda'ya selam çakmadan gelmek olmaz tabi. Cunda'yı acaip sevenlerdenim ben de ama son yıllarda sosyetik ve ünlüler tarafından keşfedilmesiyle biraz daha kalabalıklaştı ve tadı kaçmış cola kıvamına geldi sanki. Ancak yürürken keyif alacağınız ve nispeten kalabalıktan kaçabileceğiniz bir önerim var size. Balık lokantaları ve sizi yanlarına çekmek için her sene aynı sloganla yola çıkan dondurmacıların ("Evet efendim geçen sene yediğiniz o nefis dondurmayı buradan almıştınız,evet buyrun.) olduğu sokak yerine paralelindeki arka sokaktan yürüyün. Bu dar ama uzun sokak hem daha sakin hem de farkında varmadığınız bir sürü kalite kokan mekanla dolu. Bu sokakta aynı zamanda çevrede mandırası olan kişilerin ürünlerinin satıldığı dükkanlar da mevcut. 

Cunda ve Ayvalık ile ilgili ufak bir hatırlatma; Ben en son iki sene önce gitmiştim Ayvalık tarafına ve yol yapım çalışmaları vardı. Şimdi duble yol yapımı bitmiş Edremit-İzmir kavşağından sonra duble yolla varıyorsunuz Ayvalık'a, çok rahat...



Cunda'ya gidilir de papalina yenmeden dönmez tabi ki. En sevdiğim balıktır benim papalina :) Eskiden sardalya idi ama papalinayı yedikten sonra ilk sıraya yerleşti kendileri. Farkındasınız dimi küçük balık seviyorum ben. Yani çipura da fena değil tabi ki :)

Cunda'ya gittiğimizde papalina yediğimiz mekan Saki Kaptan'ın Yeri - Papalina Restaurant. Biz çok memnun kaldık. Özellikle yoğurtlu semizotunu ve bakla favasını beğendik. İki kişi 70 tl hesap ödedik ama içki yoktu, 3 tane soğuk meze, sigara böreği, salata, papalina ve cola için fena değildi hesap bizce ki biz 100 tl gelir artık tam turistik zamanı diyorduk. Mekanı merak edip bakmak isteyenler tık tık

Türkiye'nin ilk Boğaz Köprüsü Cunda'da biliyor muydunuz? 
İşte köprüden geçerken çektiğim resim :)


Havanın rüzgarlı olduğu bir gün de Kadırga Koyu'na gittik Assos'a doğru ama orada da çok rüzgar vardı. Biz aynen geri döndük. Sakin havada tekrar gidilirse çok tatmin edici olacağı düşüncesindeyim. Kocaman bir plajı var. Bize Datça'daki PalamutBükü'nü anımsattı :) Buradan resim yok ama :(

Uzun da olsa kısa da olsa ne yazık ki her tatilin bir sonu var. Ever ben şu an çalışmıyorum dolayısıyla tatil dönüşü bile evdeyim ancak sevgili koca ne yazık ki şu an iş yerinde...


Herkes için Güzel Bir Hafta Olması Dileğiyle..